Yoksulluk Dönügüsünü Kırmak

Yoksulluk Döngüsünü Kırmak
Yoksulluk Döngüsünü Kırmak

     Kişisel finansal halimiz, istesek de istemesek de ailemizin bize bıraktığı kültürel, genetik ve maddi mirastan doğrudan etkileniyor. Bu durumun en bariz örneğini yoksulluk döngüsü adı verilen döngüde görebiliyoruz. Yoksulluk döngüsü, bireylerin ailelerinin yeterli koşulları sağlayamamaları nedeniyle yoksul kalmalarını ve kendilerinin de yoksul bir hayat yaşamaları nedeniyle bunun nesiller süren bir yoksulluk çıkmazı oluşturmasını açıklamakta kullanılan bir kavram.

    Ne olursa olsun, insanların ve ülkelerin bu yoksulluk döngüsünü kırabileceklerine inanıyorum. Cumhuriyetin ilanıyla birlikte çok önemli atılımlar yapan Türkiye, bu döngüyü kırmak için muhteşem bir çaba sarf etti. Ben de bu yazıda bu çabanın benim olduğum noktaya etkisinden kendi ailemden örneklerle söz etmeye çalışacağım.

    Anne ve baba tarafımı ayrı ayrı ele alacağım. Babam tarafından dedemin ve annem tarafımdan dedemin annesinin genç cumhuriyetin bu çabasını nasıl desteklemeye çalıştığını ve aileleri için neler yapmayı denediklerini anlatacağım. Hiçbir şey değilse bile, kayda geçsin diye.

    Önce Abide hanımdan bahsedeyim. Kendisi dedemin annesi, okur yazarlığı bile olmayan bir kadın. Dedemin ilkokulu bitirmesinden sonra, dedemi zorlayarak başka bir ilçede orta okulu okuması için bir akrabalarının yanına gönderiyor. Dedem o günlerden bahsederken, "Araç yok, vasıta yok. Yürüyerek gidip gelmek zorundasın. Bir gün boyunca yürümek zoruma giderdi. Kaldığımız yer, zaten ahırdan bozma. Üstümüzde bir battaniye. Çok üşürdüm." derdi. Çok daha uzun bir hikaye ama bu kadarı meseleyi anlatmak için yetecektir. Yaşlılığında bile o soğuk günlerden kalma alışkanlığıyla yorganı kafasına çeker yatardı. Bunun o zamandan alışkanlık olduğunu, sadece bir gece soğukta yatmak zorunda kaldığımda anladım. Abide hanımın zorlamasıyla başlayan orta okul macerası, bir şekilde tamamlanıyor ve dedemi bu kez de yatılı bir okula gitme şansı bekliyor. Fakat dedemin babası, hem elinin altındaki "ırgat" eksilecek diye hem de bırakır gelir diye dedeme güvenemediğinden karşı çıkıyor. Dahası senet imzalamak gerekiyor, okulu bırakırsa devletin kendine yaptığı masrafları geri ödesin diye. Babası onu da imzalamıyor. En son Abide hanım, o senedi de imzalayacak bir okur yazar buluyor ve kaydı yaptırtıyor. Dedem ailesini mükemmel şartlarda yaşatamadı belki ama yoksulluk döngüsünün içinde de kalmadı. Yalan söyleyecek değilim, Abide hanımın tavrını hep kendi annemde de gördüm. Hala da görüyorum. Mesele eğitim olduğunda, annem olmayacak hallerde bile kaynak bulurdu. Hep buldu. Bugün kendi ayaklarım üstünde duruyor olmama rağmen, "Anne şöyle bir eğitim var, param yetmedi." desem, birkaç gün içinde o para benim hesabımda olur. Çünkü, bu karakter bir kez edinildi mi, nesiller boyu devam ediyor.

    Bu ilk hikayeydi. Mutlaka sizinde etrafınızda vardır. Çocuklarını okutmak için tüm imkanlarını seferber eden insanlar. "Ceketimi satar yine okuturum." klişesi bile bu tavırdan türeme. İnsanlar yokluğun ve yoksulluğun eğitimle kırılabileceğini biliyor ve anlıyorlar. Bakmayın bugün eğitimli insanı aşağı gören bir anlayış türemiş gibi göründüğüne. En eğitimsiz kimse bile, yoksulluğun ve cahilliğin övülecek-övünülecek bir şey olmadığının farkında.

    Gelelim ikinci hikayeye. Bu sefer babamın babası Bayram beyden bahsedeceğim. Bayram bey de okur yazarlığı olmayan biri. Cumhuriyet döneminde açılan halkevleri ve akşam okulları sayesinde okuma yazma öğreniyor. Gazete okuyabilir hale geldiğindeki heyecanını tahmin edebiliyorum. Okumayı öğrendiğimdeki heyecanımı hatırlıyorum. Ben çocuk yaşta o kadar heyecanlandıysam, dedem ne kadar heyecanlanmıştır acaba? Dedem okuma yazma öğrenince, çocukları beladan uzak olsunlar, okul okusunlar diye köyden ilçeye göç ediyor. Gücü şehrin o zamana göre dışında yer alan bir yere yetiyor ve evini oraya yapıyor. Daha sonra kardeşlerini de yanına alıyor. Göç hikayesinin sonunda, ailede okul yüzü görmeyen kimse kalmıyor. Fakat mevcut düzenden vazgeçip, yeni bir hayata atılmak tüm aileni bu maceraya atmak dönemi itibariyle zor iş. Üstelik okuma yazma bile bilmeyen -ya da sonradan öğrenen demek daha doğru- bir insanın bunu yapması daha da zor. Birçok kişi, kendi kişisel hayatını değiştiremezken; ailesiyle birlikte komple yeni bir hayata atılmak Bayram beyin yaptığı en iyi şeylerden biri olsa gerek. Kendi hayatını değiştirmekle kalmıyor, mahallesindeki hayatı da değiştiriyor. Mahallede okul bulunmadığı için okula çamurlu bir yoldan gidip gelmek zorunda olan mahallenin çocuklarının sesini duyurmak için kaymakama çıkıyor. Mahallesine okul istiyor. İkna ediyor ve mahallesine bir ilkokul, iki de lise yapılıyor. O da ailesine mükemmel bir hayat yaşatamıyor belki ama onun da yoksulluk döngüsünü kırmakta payı çok büyük.

    Gelelim işin Cumhuriyet tarafına... Cumhuriyetin başlattığı eğitim seferberliği olmasa, o gece okulları açılmasa, bu bireysel çabaların hiçbirinin bir anlamı olmayabilirdi. Bu münferit çabaları ışıldayan sonuçlara çeviren, Cumhuriyet kadrolarının yaptığı eğitim seferberliğidir. Abide hanımların ve Bayram beylerin çabalarını anlamlı kılan, bu çabaya yanıt veren bir devlet sistemidir. Bireylerin yoksulluk döngüsünü kendi başlarına kırmalarının bir yolu olabilir. Her zaman bunun için yapılabilecek şeyler vardır fakat ülkelerin yoksulluk döngüsünü kırmaları, ancak bunu isteyen bir devlet yönetimi ve bunu devletten talep eden bir halkla mümkündür. Bunun mümkün olduğunu bize öğreten başöğretmen Gazi Paşa'ya, bir sürü eserin Türkçe'ye çevrilmesini sağlayan Hasan Ali Yücel'e, medeniyet ışığının köylere bir şekilde ulaşmasını sağlayan İsmail Hakkı Tonguç'a bu yüzden çok derin bir saygı duyuyorum. Yoksulluk döngüsünün kırılmasında oynadıkları rolü, siz de ailenizin ihtiyarlarını biraz konuşturarak anlayabilirsiniz. Bugün ben kendi geçimimi temin edebiliyor, tasarruf edebiliyor, etrafımdaki insanlara bildiklerimi öğretmek için az ya da çok bir çaba sarf edebiliyorsam; bu sayılan isimlerin kurdukları sistemin ve bu sisteme güvenen, inanan insanların yıllara yaygın emekleri sayesindedir.

    Sadece kendiniz ve kendi çocuklarınız için değil; memleketin tüm çocukları için daha fazla ve bilimsel eğitim talep edin. Onların önünü açın, cehalete prim vermeyin. Kendiniz sürekli öğrenin ve öğrendiklerinizi başkalarına da öğretin. Bu sizin de refahınızı artıracak. Hadi, bunu yapmaya Beyaz Zambaklar Ülkesi'nde isimli kitabı okuyarak bugün başlayın.

İçerik Hakkında Bilgilendirme

Yoksulluk Dönügüsünü Kırmak başlığıyla yayınlanan bu içerik ve içerikte yer alan hisse senedi, fon, değerli metal yahut diğer yatırım ürünleri hakkında yalnızca bilgilendirme amacı taşımaktadır. İçerikte adı geçen bu yatırım ürünleriyle ilgili verilen bilgiler yatırım tavsiyesi yahut yatırım danışmanlığı niteliğinde değildir. Yatırım danışmanlığı hizmetine ihtiyaç duyuyorsanız, lütfen aracı kurumunuz ve bankanızla iletişime geçerek talepte bulununuz.
Daha yeni Daha eski

İletişim Formu