Harpagon Görse Kıskanır

Harpagon Görse Kıskanır
Harpagon Görse Kıskanır

Malumunuz, kişisel finans etiketinde Küçük Adımlarla Finansal Bağımsızlık Serisi başlıklı bir diziye başladım. (Serinin tüm yazılarının indeksi için Dosyalar ve Seriler başlıklı sayfaya bakabilirsiniz.) Dizinin ilk yazısında, finansal bağımsızlığa giden yolun başlangıcının tasarruf olduğunu ve tasarruf etmek için çok değişik şeyler yaptığımı yazmıştım. Hatta Moliere'in Harpagon karakterini kıskandıracak şeyler yaptığımı söylemiştim. Hem biraz eskiyi yad etmek, hem şimdilerde nasıl yaşadığımı anlatmak, hem de biraz eğlenceli bir içerik olacağını düşündüğümden; Harpagon Görse Kıskanır başlığıyla bu yazıyı kaleme almak istedim. Zamanı biraz geri sararak, çocukluğuma kadar gideceğim. Sıkıcı, üzücü, komik yanları olabilir. Ama okuyana bir şeyler katacağına eminim. Haydi buyrun benim cimrilik anılarıma...

Çocukluğumdan beri, ailemin her zaman bir borcu oldu. Kooperatif yaptırıyorlardı, borçları vardı. Kredi kartları patlardı, borçları vardı. Araba almışlardı, borçları vardı. Öyle olunca hep tasarruflu gitmek zorundaydık. Babam muhasebeci olmasına rağmen, finansal anlamda pek başarılı kararlar verdiği söylenemezdi. Annem daha iyi kararlar verirdi ve bu benim çocukluğumdan beri alıştığım bir durumdu. Harçlık anlamında da müthiş harçlık almıyordum. Fakat o harçlıktan da annemin usulü gereği tasarruf etmem gerekirdi. Harçlığın nerelere harcandığını da hesap vermem olağandı. Bizim harçlıklardan, annemin pazar harçlıklarından biriken paralar; günün sonunda genellikle döviz ya da altın olarak bir köşeye konurdu babamdan gizli. 

Dövizi ya da altını almaya da çocuk olmama rağmen ben gönderilirdim... O biriken altın ve dolarlar da mutlaka bir şeylerin taksidini ödemekte kullanılırdı. Bir ara annem likit fonlara sarmıştı. İlk bankacılık işlemlerimi de o dönemde yapmaya başlamıştım. Annemin adına açılan hesaba sık sık para yatırmaya ben giderdim. Şubede ismimin sonuna bey eklenmesi oldukça "büyük" hissettiren bir şeydi. Likit fon hikayesinin komik tarafı, şubede babamın arkadaşının çalışıyor olmasıydı. Onu sıkı sıkı tembihlemiştim babama söylememesi için.  Hatta kendimce tehditvari bir şekilde, "Fethi amca, babam duyarsa bozuşuruz ona göre!" demiştim.

Bu şekilde başlayan macera, 2013'te kardeşimin teşvikiyle başladığımız döviz mevduatına evrildi. Dövize hangi banka daha fazla faiz veriyorsa, biz parayı fiziki olarak o bankaya taşımaya başladık. İnternetten DTH faizlerine bakıyor ve parayı mevcut bankadan çekip, diğer bankaya taşıyorduk. Tam bir Erdal Bakkal tavrıyla birkaç sent fazla faiz için şubelerde bir sürü zaman geçiriyorduk. Sonunda burdaki para belli bir seviyeye ulaştı. Ama bizim de otuz tane bankada hesabımız oldu. "Hoşgeldin" faizi tarzı bir faiz varsa ve aynı bankaya tekrar dönmek gerekiyorsa; hesap sahibi değişiyor ve o bankanın daha önce müşterisi olmayanımız adına açılıyordu.

Bu sıralarda ben dışarıya da iş yapıyor ve içerik yahut yazılım desteği sağlayarak gelir elde etmeye çalışıyordum. Ordan elde edilen paralar da dövize çevrilene kadar bir gecelik faize konuluyor ve yeterli gördüğümüz yerde dövize geçiyorduk. Fakat döviz mevduat ve döviz faiz kazanma işi bir süre sonra mantıksız gelmeye başladı. Bu şekilde paranın büyümesi imkansızdı. Ben meraklı adamım, araştırmaya başladım. O aralarda borsayı keşfettik. Bu da aynı yıl içinde yani 2013'te oldu. 

Elimize geçen paralarla yavaş yavaş hisse senedi almaya başladık. Ama bu iş sorunlu başladı bizim için. Neden bilmiyorum, hesap açtığımız kuruma EFT yaparak değil de İşbankası şubelerinden para yatırıyorduk. Her para yatırmak istediğimde şubeye gitme işi ve MKK ücretleriyle hisse senedi hesabı bakım ücretleri canımızı sıktı. Biz kısa süre sonra o ara hareketli olan dövize göre "zararda" olduğumuzu zannedip bu borsa işini bıraktık. Ama altın ticaretine başladık. Annemi de ortak ederek. Annem kuyumculardan fiyat alır, para altın olarak da bilinen çeyrek-yarım-tam üçlüsünü alır satardı kardeşimle birlikte. O işe ben hiç karışmadım. Karar alan hep annem ve kardeşimdi, ben sadece finansör olarak bulunuyordum. 2 çeyrekle başlanan yolculuk, al sat ve ufak ilavelerle 40 kadar çeyreğe ulaşmıştı.

Fakat sonra o işi de bırakıp, parayı yeniden Türk Lirası'na çevirdik. Neden yaptık bunu bilmiyorum, hatırlamıyorum. Tüm bunlar olurken, benim Harpagonluk nerelerde ortaya çıkıyordu? Biraz bundan bahsedip, yazıyı bitirmek istiyorum. 

Çalıştığım iş yerinin verdiği yemek kartını, evin mutfak masraflarına kullanıyordum o zaman. İş yerine de evden bir şeyler hazırlayarak götürüyordum. Böylece ciddi bir tasarruf alanı açılıyordu. Evden işe yürüyerek gidip gelmeye gayret ediyordum. Ordan artan paralar da ufak ufak bizim altın ticaretine gidiyordu. Evde de tüketimi bütün aile için baskılar hale gelmiştim. "Elektriği, suyu, gazı tasarruflu kullanın. İnsanın canını sıkmayın." diye evin içinde aile üyelerini darlıyordum. Hala daha evde gerekmedikçe ışık açmam, suyu idareli kullanırım. 😀 

Arabayla gidilecek yerlere, toplu taşıma kullandırtıyordum. Hala daha yapıyorum bu tip şeyleri. 😀 Kredi kartlarını da son gününde ödeme alışkanlığı bu dönemde başladı. Kartın ödeme tarihi gelene kadar parayı gecelik faizde tutmaya başladım. Gerçek anlamda kör kuruşun hesabını yapıyordum.

İş yeri prim ya da fazla mesai tarzı bir şeyler öderse, hiç maaşa karıştırmadan aynen köşeye ayrılıyordu. O dönemden kalma alışkanlıkla hala aynı şeyi yaparım. Bozuk paraları asla harcamam. Tümletir ve harcanmış gibi yatırım fonuna çeviririm. Kuruşlarla biriken paralar günün sonunda epey ciddi bir yeküne ulaşır.

Belki bunları birçoğunuz yapıyor ya da yapmak zorunda kalıyorsunuzdur. Belki bunların Harpagonlukla ya da cimrilikle alakası bile yoktur. Ama ben bunu kafamda oyunlaştırdım. Bundan keyif alıyor ve yaptığım kendimce ufak tasarruf hareketlerime kahkaha atıyorum. Günün sonunda ailemi daha iyi koşullarda yaşatmak ve onlarla daha fazla zaman geçirecek özgürlüğü kazanmak için bunları yapmaktan memnunum. Umarım hayat ve gelecekteki koşullar beni bu amacımdan uzaklaştırmaz. Umarım elde etmeye çalıştığımız finansal özgürlüğe hepimiz dilediğimiz zaman diliminde ulaşırız.

İçerik Hakkında Bilgilendirme

Harpagon Görse Kıskanır başlığıyla yayınlanan bu içerik ve içerikte yer alan hisse senedi, fon, değerli metal yahut diğer yatırım ürünleri hakkında yalnızca bilgilendirme amacı taşımaktadır. İçerikte adı geçen bu yatırım ürünleriyle ilgili verilen bilgiler yatırım tavsiyesi yahut yatırım danışmanlığı niteliğinde değildir. Yatırım danışmanlığı hizmetine ihtiyaç duyuyorsanız, lütfen aracı kurumunuz ve bankanızla iletişime geçerek talepte bulununuz.
Daha yeni Daha eski

İletişim Formu