Okudum: İrade Eğitimi

İrade Eğitimi Jules Payot
İrade Eğitimi - Jules Payot

    En sonunda söyleyeceğim şeyi, en başta söyleyim: Keşke biri bu kitabı ben lisedeyken elime tutuştursaydı. Otuzlu yaşlarda bu kitabı okuduğum için övünemem ama keşke lisede okusaymışım dedirtecek kadar çok şey kattı. Buyrun neler öğrenmişim Jules Payot hocamdan görelim...

    1- Çalışma Zamanı Diye Özel Bir Zaman Yoktur.

    İnsanlar, ben de dahil, çalışmak için özel zaman ayırmaları gerektiğini düşünüyorlar. Fakat çalışmak için, herhangi bir zaman yeterlidir. Birkaç dakikalık bekleme süreleri de, birkaç saatlik çalışma süreleri kadar kullanışlı diyor Jules Payot. Hatta bu konuda çok güzel bir örnek de veriyor. Adını hatırlamadığım bir yazar, eşinin yemeği hazırladıktan sonra, sofrayı kurmasına kadar geçen sürede aldığı notlardan bir kitap çıkarıyor. Çıkardığı bu kitabı da eşine ithaf ediyor. "Beş dakika sonra arkadaşım gelecek.", "Zaten on dakika sonra yemek molasına çıkacağım." diyerek es geçtiğiniz çalışma zamanları; belki de büyük bir eserin asla ortaya çıkmamasıyla sonuçlanacak. O yüzden küçük zamanları görmezden gelmeyin ve çalışmakta, iradenizi ortaya koymakta kullanın.

    2- İrade Hakimiyeti Yavaş Yavaş Kazanılır.

    Hepimiz, kendi irademizden -ya da iradesizliğimizden- sık sık şikayet ederiz. Bu yakınmaların kimseye bir hayrı olmasa da bunu yapar ve değiştirme fırsatlarının hepsini görmezden geliriz. Payot, iradenin topyekün ve bir anda kazanılamayacağını, irade hakimiyetinin yavaş yavaş kazanılabileceğini ve bunun için de bazı temel aşamalar olduğunu söylüyor. Bunlardan bana en ilginç geleni uyandıktan sonra asla yatakta tembellik yapmamak söylemi oldu. Yatakta yapılan tembelliğin, insanın içindeki başkaca dürtüleri harekete geçirdiğini ve insanın çalışmakta kullanabileceği enerjisini ziyan ettiğini savunuyor yazar. (Katılmıyorum dersem yalan olur.)

    3- Bellek Tapıncından Vazgeçmek Gerek.

    Bellek tapıncı, özellikle öğrencilerin mantıksal süreçler yerine her şeyi ezberlemelerini teşvik eden bir eğitim sistemi olarak düşünülebilir. Jules Payot buna kökten karşı çıkıyor ve gençlere bir şeylerin ezberletilmesindense; onların daha etkin alıştırmalara, tümdengelimlere yer verilmesi gerektiğinde ısrarcı. Ben de hemfikirim. Hatta geçen gün Twitter'da @kitapvefinans'ın şöyle bir twiti vardı ve ben de altına tam buna benzer bir görüşümü yazdım.

    4- Bütün Büyük Eserler Uzun Bir Sabrın Sonucunda Ortaya Çıkar.

    Deha olarak bilinen her büyük insanın çalışmalarının, yalnızca dehaya bağlanamayacağını; bu eserlerin tamamının uzun bir sabır ve irade sonucunda ortaya çıktığını söylüyor Payot. Yine hemfikir olduğum noktalardan birisi. Bu bağlamda çok severek ve sıkça kullandığım bir söz var: "Roma bir günde kurulmadı."

    5- Entelektüel Çalışanın Hayatı Kusursuz Mutlu Bir Yaşamdır.

    Kitapta en sevdiğim cümle bu olabilir. Devamında entelektüel çalışma için, "... düşünce kulluğundan kurtarır; zihnin vasat uğraşlara ve düşük seviyeli düşüncelere takılıp kalmasına izin vermez." diyor. Ne kadar doğru bir çıkarım. Hele bugünlerde etrafı gözlemledikçe daha da hak veriyorum. Bir yanda İnstagram'da, Tiktok'ta ömür çürüten ve Whatsapp durumlarını MSN durumu gibi birbirlerine atar gider yapmak için kullanan insanlar var. Diğer yanda da kendi tekamül süreçlerine odaklanan, bildiklerini diğerlerine de öğretmek için zaman harcayan insanlar var. Hangisinin hayatı daha mutlu geçiyordur? (Aç parantez: @AnlaşılırEkonomi 'nin Youtube kanalına bir göz atın. Bir de aynı mecradaki shorts videolarına bir bakın. O kısa videoları hazırlayanların da bir tatmin duygusu yaşadıkları kesin ama hangisi Anlaşılır Ekonomi'nin yaşadığı hazzı yaşayabilir? Bilmenin ve öğretmenin hazzı emin olun daha yüksek.)

    6- Çalışma Mükemmel Bir İrade Eğitimidir.

    Payot, çalışmanın -ama yine entelektüel bir çalışmadan söz ediyor- mükemmel bir irade eğitimi olduğunu ve kol işlerinin zihinsel bir başıboşlukla da yapılabileceğini söylüyor. Hemen Alpay'ın Fabrika Kızı şarkısından bir alıntıyla doğrulayalım: "Fabrikada tütün sarar, sanki kendi içer gibi/Sararken de hayal kurar, bütün insanlar gibi." Hayal kurulabilen bir çalışma şekli, aklı boş bırakır. Akıl boş kaldığında ortaya çıkan şey yalnız gündüz düşleri olur ve bence bununla da mücadele edilmesi gerekir.

    Sonuç olarak bu kadar geç okuduğum için pişman olduğum kitaplardan biri oldu İrade Eğitimi. En başta söylediğimi tekrar söylemek istiyorum: Keşke İrade Eğitimi'ni ben henüz lisede öğrenciyken birisi verse ve "Bak bu hayatını değiştirebilir." deseydi. Gerçekten ömrümün kalanında müthiş bir minnet duyardım. Ama olsun, geç oldu güç olmadı. Bu senenin kısmetindeymiş İrade Eğitimi. Kişisel gelişim anlamında epey sağlam ve halen geçerli örnekleri var kitabın. Elbette yanlışlanabilir ve herkeste çalışması mümkün olmayan noktaları da bulunabilir. Böyle noktaları bulunsa bile, yine de okunması ve alınabilecek faydanın alınmasından yanayım.

    Bir de yazıyı sonlandırmadan önce, Hasan Ali Yücel'i anmazsam olmaz. Tabi ki İş Kültür'ü de... Çünkü İrade Eğitimi, Hasan Ali Yücel Klasikleri arasında yer alan bir eser. Bilmeyenler olabilir, genç Türkiye Cumhuriyeti'nin genç evlatlarının nitelikli bir eğitim alabilmeleri için dünyanın her yanındaki klasiklerin Türkçe'ye kazandırılmasında Hasan Ali Yücel'in çok büyük bir emeği vardır. İrade Eğitimi de o dönem Türkçe'ye kazandırılan eserlerden biridir ve halen İş Kültür tarafından Hasan Ali Yücel Klasikleri arasında basımı ve yayımına devam edilmektedir. Minnet ve saygıyla anmadan yazıyı sonlandırsam, çok büyük ayıp olurdu...

Daha yeni Daha eski

İletişim Formu