Küçük Adımlarla Finansal Bağımsızlık Serisi: Tasarruf

Küçük Adımlarla Finansal Bağımsızlık Serisi: Tasarruf
Küçük Adımlarla Finansal Bağımsızlık Serisi: Tasarruf

Bu yazı bir Küçük Adımlarla Finansal Bağımsızlık Serisi'nin 2. yazısıdır. İlk yazıyı okumak isterseniz Nereden Başlamalısınız? başlığını ziyaret edebilirsiniz.  

Kim ne derse desin, finansal bağımsızlığın itici gücü tasarruftur. Bu aşamayı içselleştiremeyen kimse, bu yolda başarılı olamayacaktır. Önceliğiniz gelirinizin, giderinizden fazla olmasını sağlamak olmalıdır. Bunun için, sırasıyla öğrenmeniz gereken 3 şey var. Bunlar; bütçe, optimizasyon ve otomatikleştirmedir. Gelirlerinizin, nerelere harcandığını bilirseniz -ki bunu ancak bütçe yaparak görebilirsiniz- öncelikli kesintilerin nerelerde yapılacağını da kolaylıkla tespit edebilirsiniz. Kesintiler sonrasında kalan ilk rakam sizin tasarrufunuz olacak. Bu noktada insanların genellikle "Zaten kıtı kıtına geçiniyoruz. Daha ne kadar kısacağız?" tarzında bir çıkışları oluyor. Ben de kredi kartı ekstrelerini görmek istiyorum ve olaylar gelişiyor. Her zaman "A evet, bunu harcamasam da olurdu." dedikleri bir şey bulunuyor. Ben sabahları "Poğaça yemeyin kardeşim." diyengillerden değilim ama kesintiye gidilebilecek bir şeyin her zaman bulunduğunu biliyorum.

Bunu öğrenmemi sağlayan, Charlie Munger oldu. Charlie Munger diyor ki; "İlk 100 bin çok zordur ama bunu yapmak zorundasınız. Her yere yürüyerek mi gidersiniz, yoksa kuponlarla alınan şeyleri mi yersiniz, umrumda değil… İlk 100.000’i biriktirmek için bir yol bulun. Ondan sonra ayağınızı gazdan biraz çekebilirsiniz." (Ben başka bir yerde okumuştum ama siz Latteden Borsaya'da İlk 100.000 En Zorudur başlığına bir göz atabilirsiniz.) Bileşik getiri için ilk koşul: Tasarruf.

Bütçeyi yaptık, temel kesintileri belirledik. Sonrasında bu tasarrufu artırmaya odaklanıyoruz. Eğer yola yeni çıktıysak, mecburen biraz hızlı ilerlemek zorundayız. Ben bu noktada, elektrikten gaza, gazdan telefon tarifesine, günlük harcamalara kadar bir sürü şeyi minimuma indirdim. Çünkü yol uzun ve ben yarışa geç girdim. Aradaki farkı kapatmak zorundaydım. Borçları kapatmaya çalışırken, bir yandan da tasarruf edilebilir miktarı artırmaya çalışıyordum. Çok değil 5 yıl önceden bahsediyorum. Pintiliğe varmak üzereydi iş, ki ilk 100.000 barajını geçtik. Türk Lirası cinsinden, dolar olsa hala gaza yükleniyor olmamız gerekir. Çünkü olar olarak 100.000 barajını geçemedik. Ama ayağımızı gazdan biraz çektik. Çünkü iş bir yerden sonra acı verici hale gelebilir. Sizin için de durum sanıyorum farklı olmayacaktır. Bunu fark ettiğinizde kendinize alan açın. Tasarrufları azaltın -ama bırakmayın- biraz keyfi harcamaları artırın. Kendinizi iyi hissetmeye başladığınızda oyuna geri dönün. Bu noktaya ben optimizasyon diyorum. Olayı içselleştirdik, kendimizi bıktırmayacak şekilde oynamamız gerek.

Kimisi bu ilk tasarruf döneminde son derece sınırlı bir hayat tarzına geçiyor. Kimisi ufak ufak artırıyor tasarruflarını. Kimisi de benim yaptığım gibi dalgalı bir tasarruf şekli izliyor. Bu tamamen kendi kişiliğinize, aile koşullarınıza ve gerekliliklere kalmış.

Bundan sonraki adımsa, otomatikleştirme. Süreç siz ve birlikte yaşamınızı sürdürdüğünüz insanlar tarafından kabul edildikten sonra; ister kendiniz manuel yapıyor olun, ister bir program dahilinde (mesela BES kesintileri ya da otomatik fon alım talimatları gibi) yapılıyor olsun, tasarruf işini otomatiğe bağlamalısınız. Kendi irade gücünüz her zaman aynı olmayacağından, otomatik fon alım talimatları ve BES iyi bir çözümdür bu noktada.

Burada İşbankası'nın Üstü Kalsın uygulaması iyi bir örnek olarak karşımıza çıkıyor. Bence daha iyi kurgulanabilirdi ama yine de olması hiç olmamasından iyidir. Kredi kartı ekstrenizdeki borcunuzun yukarı doğru yuvarlanması ve aradaki farkın sizin adınıza yatırım fonuna aktarılması otomatikleştirme konusunda iyi bir örnektir. Programın detaylarını bankanın kendi sitesindeki şu sayfadan öğrenebilirsiniz.

Kendi Tecrübelerim

Ben 2019 yılına gelene kadar, biriktirebilirsem biriktiren bir insandım. Bütçenin, tasarrufun sürekliliğinin ve otomatikleştirmenin pek bir kıymeti yoktu benim için. Fakat 2019'da, borçlar bitmeye yaklaşırken kendime bir söz verdim: Tekrar aynı duruma düşmeyeceğim. Borçların sebebinden bağımsız, yönetilemez bir borcu çevirmeye çalışmak gerçekten insanın uykularını kaçırıyor. Gelecekte bunun olmasını engellemenin en iyi yolu, bugünü iyi değerlendirmek. Çünkü bugünler birleşip gelecek oluyorlar.

O zaman borçlar bitene kadar, her ay sembolik de olsa fon almaya karar verdim. Gecelik faizden fazladan gelen bir 25 kuruş mu oldu? Fon al. 3 lira bir yerden mi arttı? Ne güzel, fon al. Borçlar bitene kadar böyle böyle fonlarda 1000 lira civarında bir para birikti. O dönemde, maaşımın yarısına denk geliyordu galiba bu miktar. Borçlar bitip de elim rahatlayınca, tam bir bütçe düzenine geçtim ve tasarrufu harcamadan önce yapmaya başladım. Bir taraftan da kredi kartı/banka kampanyalarını takip ediyorum ve maksimum nerden avantaj elde edeceksem harcamalarımı o şekilde organize ediyordum. Aslında bunu hala yapıyorum ama eskisi kadar sıkı değilim. Gelen puanları da harcıyor ve maaştan harcamam gereken miktarı azaltıp onu da tasarrufa yönlendiriyordum. Hala da öyle yapıyorum ama bazen puanlarla altın alıp altın hesabına aktarıyorum.

Bu harcama yapma biçimimi de değiştirdi. Günlük hayattaki halimi de. Fişi prizde bırakmamaktan, ulaşım aracı tercihime kadar birçok şey ana amaç doğrultusunda şekillenmeye başladı. Bunları da başka bir yazıda anlatayım. "Tasarruf mu Pintilik mi?" diye bir yazı yazayım da kendimi faş edeyim, biraz eğlenelim. Moliere'in Harpagon'unu bile "Vay canına" dedirtecek zamanlarım oldu çünkü. 😀
Daha yeni Daha eski

İletişim Formu