Okudum: İnsanın Fabrika Ayarları



     Geçtiğimiz hafta Sinan Canan hocanın İnsanın Fabrika Ayarları isimli kitabını bitirdim. Kitaba ve kitapla ilgili yorumlarıma geçmeden önce, Sinan Canan hocadan biraz bahsetmek istiyorum. Sinan Canan, hayat görüşü olarak benimle bambaşka bir kulvarda. Fakat muhteşem bir "ben genişletici", bana göre. (Bu "beni genişletme" tabirini aklınızda tutun. Yazının sonunda anlayacaksınız.) Youtube'da ilk denk gelişim SoruYorum formatıyla oldu. Formatın bir örneğine şuradan erişebilirsiniz. Hazal hocayla yaptıkları program, beni konfor alanından dışarı alan etkili bir yayın türüydü. Daha önce düşünmediğim kafa rahatımı bozacak şeyler üzerine düşünme ve bu konulara kafa yoran birinin görüşlerini dinleme fırsatı çok hoşuma gitmişti. Üstelik biyolog ve nöroloji alanında çalışan birinden bunları dinlemek insan beynine -dolayısıyla kendi beynime- bakış açımı değiştirmeye başlamıştı.

    İlk izlemeye başladığım zamanlarda Mustafa Can'la birlikte yaptıkları Önce Can Sonra Canan programlarını, hadi dürüst olalım, çok uzun buluyor ve izlemiyordum. Ama fark ettim ki orda da bir cevher var. Orada konuşulan şeyler daha derin ve belli konulara odaklı. Merakımı dürttü ve kanalda daha çok vakit geçirmeye başladım. Bu yılın adını metamorfoz koyup, bir okuma listesi yapmaya başladığımda sepete attığım ilk kitap İnsanın Fabrika Ayarları oldu. Merağımı dürten biri, mutlaka benim değişmemi sağlayacak bir şeyler söylüyor olmalıydı. Bu saiklerle aldığım kitap, önyargımdan daha güçlü bir etki bıraktı üzerimde. Hadi geçelim İnsanın Fabrika Ayarları'na bakmaya...

İnsanın Fabrika Ayarları'ndan Bende Kalanlar

    1- Harekete Geçmek Gerek: İnsan olmanın, daha doğrusu canlı olmanın, temel koşulu; hareket etmektir. Hareketsizlik, cansızlığı getirir. Bedeni hareket ettirmek, öğrenmenin ilk koşulu. İlginç bir şekilde, beyin de tam olarak "bir hareket senfonisi" icra etmek üzere tasarlanmış. 

    2- İnsan sosyal bir canlıdır ve aslında yaptığımız "her şey" diğerleri içindir. Günün herhangi bir anında, yaptığınız herhangi bir şeyi düşünün. Sinan Hoca, bunu "Bu satırlar siz okuyun diye yazıldı." diyerek özetliyor. Gerçekten de doğru, ben bu satırları yazıyorum çünkü "benim türümden birileri" okuyacak. Bir kedi bu ekrana bakıp da "Miyav! Ne güzel yazmış adam/kadın." demeyecek. Ya da birçok şeye sahip olmak istiyoruz, çünkü başkalarından statü olarak üstün olduğumuzun ispatına ihtiyacımız var. Bir an için düşünün, dünyada yaşayan tek insan sizsiniz. Bugün yaptığınız neleri yapardınız? Ya da neleri asla yapamazdınız?

    3- Beni genişletmek: Ben dediğimiz şey, inançlarımız, imkanlarımız, rollerimiz ve kültürümüz gibi şeylerin bir araya gelmesiyle oluşuyor. Daha doğrusu, bizim algımızı şekillendiren bu tür şeyler, "ben" kavramımızı da şekillendiriyor. Benlik sınırlarını aşmak, "ben" algımızdan başka yerde duran insanları anlamaya ve hatta onlar gibi düşünmeye çalışabilmek; "beni genişletmek" demek. Yazının başında, Sinan Canan'la bambaşka bakış açılarına sahibiz. Hayat görüşümüz çok farklı. Ortak özelliklerimiz de var, insan olmak gibi. O yüzden Sinan Canan benim için muhteşem bir ben genişletici dedim...

    4- Niyet - gayret - cesaret döngüsü: Kitabın en sevdiğim şeması, döngüsü, tanımı, her ne derseniz artık, bu olabilir. Aşağıda bu döngünün bir şemasını görebilirsiniz. (Fakat yazının sonunda bu bölümle ilgili bir eleştirim de var.)


    5- Nerden Biliyorum? Bu sorunun kıymetini, başkasına sorarken anlamıyor insan. Fakat kendine sorduğunda insan, bildiği birçok şeyin "boşluğu doldurmak için çimento niyetine kullandığı" inançlarından geldiğini görüyor. Günde birkaç kez kendinize bunu sorduğunuzda, inançlarınıza ve düşüncelerinize başka açılardan da bakabilmeye başlıyorsunuz. Ve aslında bu da beni genişleten şeylerden biri bence.

    6- Yeme içme, spor ve sosyallik gibi birçok şey için aslında biraz "ilkel atalarımızın" yaşam tarzını göz önüne almak kabaca yeterli gibi görünüyor. Bunu destekleyen birçok argüman da sunmuş yazar kitapta.

    7- Dopamin bağımlısı olmayın. Ya da dopamini dengede tutmaya çalışın mı diyeyim bilemiyorum. (Bu hormonumsu şey benim özel ilgi alanım desem yalan olmaz. Bununla alakalı bir dosya hazırlamaya çalışacağım. Konuya ve İFA'da nasıl ele alındığına da o yazıda değinmek daha yerinde olur gibi. O yüzden bu maddeyi şimdilik açmıyorum.)

    8 - Ölmemeye çalışmayın, yaşayın. Kitaptaki en sevdiğim cümlelerden biri olabilir. İFA'da birçok kez, "kendi ölümlülüğünün farkında olma hali" vurgusu var. Bu farkındalık, aslında insan olarak yaşadığımız her şeyi daha kıymetli hale getirmesi gerekiyor. Fakat, biz insanlar ısrarla ölmemeyi tercih ediyoruz. Gidin yaşamınıza sahip çıkın, lütfen. (Yaşamına nasıl sahip çıkacağını bilmeyenler için gelsin bir sonraki madde.)

    9- Sınırlarınızı aşın. Aşağıda İFA'da gördüğüm birçok alıntıdan biri ve beni en çok mutlu edeni paylaştığım bir twit var. 


    Sınırları aşmak, benliği genişletmekle, yeni şeyler öğrenmekle, denemekle, farklı düşünmekle mümkün. Bakınız 4. madde. Değişmeye niyet edin, gayret edin, cesaret edin. Çok okuyun, çok düşünün. Yunus'un dediği gibi, "İlim ilim bilmektir/İlim kendin bilmektir/Sen kendini bilmezsen/Ya nice okumaktır?" Kendinize, etrafınızda olan bitene, dünyaya "şahit olun", temaşa edin.

    10- Bu kısım biraz daha kendime özel. Beni tanıyanların, "Kelimelerle/dille çok oynuyorsun." diyerek eleştirdikleri bir durum var. Ben hoşuma giden sözcükleri etimolojik kökenlerine doğru takip etmeyi severim. Türkçe'nin farklı lehçeleri ve ağızlarını dinlemekten, taklit etmekten ve kullanmaktan çok keyif alırım. Sinan Canan da sanki bana hitaben yazmış gibi, "Dil konusunda ne kadar meraklı ve dikkatli olursak bu merak ve dikkat bize genişlemiş bir zihin ve idrak olarak dönecektir." diyor. Ben de size tavsiye ediyorum. Hiçbir şey değilse bile, acayip eğlenceli. Bir kez tadan kimse bırakamıyor. 😃

Aslında daha yazacağım çok şey var. Fakat daha fazla spoiler vermek de istemiyorum. Farklı düşünmenizi sağlayacak güzel bir eser. Alın, okuyun, tavsiye edin.

Kapatmadan eleştirimi de yapayım. Sinan Canan da zaten o kısımda, eleştiriye maruz kalacağını düşündüğünü söylemiş. Hocayı haksız çıkarmak olmaz 😂 Niyet-gayret-cesaret bölümünde, kullanılan terminolojinin beni rahatsız ettiğini söylemem lazım. Kendisi de zaten benim gibi düşünenlere "gıcıklık olsun" diye bunu yapmadığını "böyle gerektiğini" söylüyor ve bunu "beni genişletmek için" bir fırsat olarak kullanmamızı diliyor. Aldık kabul ettik, ne diyelim? 😊

Daha yeni Daha eski

İletişim Formu